antalya osteopati arşivleri - Koza - Sağlıklı Yaşam ve Egzersiz Merkezi

Ekim 21, 2020

Manuel tedavi en genel anlamıyla el ile yapılan tedaviler demektir. Son dönemlerde manuel tedavi denilince akla “kutletmeler, kitlatmalar” gelmekte olup, bu islemlerde kayan diskleri eklemleri kemikleri yerine oturtulduğu düşünülmektedir.

Bazen fizyoterapistlerin hastalara söylediği , “diskiniz yerinden kaymış, kemikler birbirine sürtüyor, bir omurunuz dönmüş” gibi söylemler hastada panik ve korku olusturur. Ağrıyı yanlış algılamasına ve agrının beyinde santralize olmasına sebep olur.

Manipülasyon işlemi, kısa süreli reflex bir cevap olarak rahatlama sağlayabilir. (İstinaden Bazen gercekten omurdaki bir rotasyon ağrıyı arttırıyor olabilir.)
Bu rahatlama yapılan manipülasyonun kas ve sinir dokusunda üzerinde “nörofizyolojik” bir yolla sağlanır, bir dokuyu yerine oturttugumuz icin degil!

Zaten bir islemle yerine oturan yerinden kıpırdayan bir doku gün icinde bize sürekli problem yaratmaz mi?

Manuel terapi,
Hastayı ağrısı ile ilgili bilgilendirmeyi
Her yönden degerlendirmeyi
Gun içi aktivilerini ergonomik açıdan düzenlemeyi
Kisiye uygun egzersiz vermeyi
Güven olusturduktan sonra elle bir takim teknikler uygulamayı kapsar.


Şubat 19, 2020

Osteopati kişileri bütüncül bakışla değerlendiren bir bilim dalıdır. Bir ağrının  yada hareket kısıtlılığının sebebini problemin olduğu yerin ötelerinde, problemli yerle ilişkili büyün anatomik-fizyolojik bağlantılı bölgeleri değerlendiri. Bazen vücudun bir  bölümündeki  blokaj  eklemde, dolaşımda yada enerjide olan blokaj)  başka bir eyri etkileyebilir. Bu etkilemeyi sadece iskelet sistemi üstünden düşünmeyin. Mesela sırt omurlarındaki bir kısıtlılık aynı zamanda omuzla da ortak kası olduğu için omuz hareketlerini de etkileyebilir.  Ama bu organlar üzerinden de olabilmektedir. Örneğin sürekli idrar yolu enfeksiyonu geçiren bir kişide, mesane sinirleri belin bölgesinden çıktığından bel ağrısı yapabilir. Yada sezaryen doğum yaptıktan sonra, sezaryen kesisi iyileşirken olan  yara yerinde  (skar dokuda )olan yapışıklık vücudun ön kısmını çarşaf gibi saran fasya dokusunu germeye başlar. Boyun önüne yapışan fasya da boynu öne doğru bir itişe zorlayabilir. Bu itme gücü uzun süreli ve kuvvetli olursa, o zaman boyun düzleşmesi, boyun ağrısı, boyun kaslarında gerginlik yaratabilir.

Sonuç olarak vücuttaki bütün sistemlerin birbirini etkileyebildiği bir bağlantı var. Hem anatomik yollarla, hem de fizyolojik olarak bütünselleşir. Dolayısyla bir eklem,  yada kemik ağrısını sadece ağrının olduğu bölgede aramak, ve o bölgede çalışmak kesin ve etkili sonuçlar getirmeyebilir.


Haziran 27, 2018

 

Skolyoz omurganın olması gereken düzlemden sapması demektir. Sağa veya sola eğrilirken aynı zamanda kendi ekseni etrafında da döner.  Bir omuzun diğerinden yüksek olması yada bel çizgilerinin yükseklik farkı, sırtta bir tarafta daha fazla olan kamburluk gibi belirtirlerle kişilerin dikkatini çeker. Kesin tanısı röntgen ile konur.

Nöromusküler olması dışında genelde tam sebebi bilinmez. Bazı osteopatlara göre ayak bileği kemiği (talus), pöç kemiği (sakrum) ve çene kemiği ekleminin birbirleriyle olan 3 farklı düzlemdeki uyumsuzluklarından kaynaklanır. Yani bu üç kemik vücutta olması gereken eksenden kayarsa omurga bu uyumsuzluğu tolere etmek için kendini eğriltir. Aynı şekilde kafa içinden SSB denilen bir eklemdeki uyumsuzluğu tolere etmek için de gelişim sürecinde eğrilerek büyüdüğünü söyleyen uzmanlar var. Tabi bunların hepsi hipotez, yine de göz ardı edilmemesinde fayda var.

Skolyozlu birey gelişim çağındaysa yada daha çocuksa eğriliğin açısına, yönüne ve yerine göre çalışılarak eğrilik durdurulur hatta geriletilebilir. Sadece egzersiz yapmak yeterli değil. Hastaya mobilizasyonlar, yumuaşk doku teknikleri, kaburgalar ve arasındaki kasların gevşetilemesine yönelik çalışmalar, farkındaık ve denge egzersizleri, simetri algısı vs vs gibi daha birçok çalışma yapılmalıdır.

Koza sağlıklı yaşam ve egzersiz merkezinde fizyoterapist osteopat olarak biz, skolyozu sadece eğrilik olarak değil, bu eğriliğin oluşmasına sebep olan durumları da inceliriz. Pelvis asimetrileri, bacak boyu faklılığı gibii asimetriler skolyozda beklenen durumlardır fakat bazen sonuç değil sebep olabilir ve sonradan kişide skolyoz gelişmiş olabilir. Biyomekanik bir problem olmaksızın kişinin vücut algısı zayıftır yada tamanen duruşa bağlı gelişmiş olabilir.

Skolyoz tek başına bir ağrı sebebi değildir sadece adaptasyon sürecinde tek başına ağrı oluşturabilir fakan 30 yaşına gelmiş birinin çok önceden tanısı konmuş bir skolyozu var ise ağrısı skolyozdan kaynaklanmaz, eğrilik başka bir omurga problemini tetikleyebilir yada arttırabilir. Bel ağrısı şikayetiyle giden bir hastada mr da hiçbir problem yok sadece skolyoz varsa kişinin yaşı ve diğer durumlarına göre ağrısı tekrar değerlendirilmeli.  Yada manuel terapiye alınacak kişide skolyoz varsa maniplasyon çok dikkatli yapılmalıdır.

Skolyozlu bireylerde omurganın içinde seyreden omurilik yanı dura da gerilimler olur. Bu gerilimler baş ağrısına sebep olabilir. Bu yüzden skolyoda kraniosakral tedaviler uygulanması yararlı olur. Kraniyosakral terapi; kraniyal (kafatası) ve sakrum (belin altındaki pöç  kemiği) kemiklerine yumuşak dokunma hareketleri ve mobilizasyonlar ile yapılan bir manuel terapi yöntemidir.

Unutmayın ki vücut bir bütündür. Bir yerde olan bozukluk düzeltilmedikçe başka bir yeri bozmaya başlar. Bu sebeple bütüncül yaklaşım ve nedene yönelik tedavi çok önemlidir.


Haziran 12, 2018

 

Eskiden bel boyun fıtığı ve radiküler  (kök problemi) olanlara yaklaşık 60 gün yatak istirahati verilirmiş ki tamiyileşme sağlansın diye. Şimdi ise günümüz koşullarını da hesaba katınca genelde 1 hafta kadar istirahat veriliyor. Disk problemi olan kişiler üzerinde yapılan araştırmalarda daha çok yatak istirahati yapanların az yapanlara oranla daha kısa sürede iyileştikleri gözlemlenmiş. Hastalık kronikleşmeden akut durumda ne kadar yatak istirahati o kadar diske az yük binmesi demek.

Peki  ağrı tek başına fıtık olduğuna işaret eder mi? Hayır. Disk patolojilerinde bir disk probleminiz var ise muayene omurun üstüne basttığınızda genelde hassas ve acılıdır. Bası büyükse bazen tuttuğu bölgeye göre yayılım olabilir. Omurlardaki faset eklem blokajları , artrozal durumlar (kireçlenme) Spondiloz durumları (kaymalar), kırıklar, çarpmaya düşmeye bağlı yumuşak doku ve eklem içi ödemler  de ağrı yapabilir. Problemin olduğu yere göre yine sinir tutulumu olabilir. Birtakım fonksiyonel, dinamik ve nörolojik testlemelerle  ( bu testler  kişiyi belli pozisyonlara alarak yapılır.) ağrının kaynağı disk patolojisi mi anlaşılabilinir. Yada ayakta bir yana eğildiğinizde ağrı hafifler diğer yana eğildiğinizde artar, sabit durma ve oturmayla artar, omurga yanındaki kaslarda tonus artışı vardır.

Diyelim kişide bir fıtık problemi var, osteopatik  olarak fıtığın olduğu segmentteki omurla çalışılmaz. Fıtığın olduğu omur genelde hipermobildir (fazla hareketli.) Bir alt ve üst segmentindeki omurlar hipomobildir. Osteoapati yaklaşımında fıtığın olduğu değil genelde çevre dokulardan çalışılır ve iyileşme sağlanır.  Çevre segmentlerden çalışmayla Beta  hücreleri arka boynuzlara uyarı gönderir ve internöronlarla ağrıda inhibisyon (baskılama) geliştirir. Fıtığın olduğu bölgeye direkt maniplasyon yapmak ne kadar doğru?  Mr sonucu yok yada iyi muayene edilmemiş hatta bazen hiç muayene edilmemiş güvenlik tesleri ve nörolojik testler yapılmamış bir kişinin omurlarını maniple etmek diski yırtmaya daha çok yaralanmaya sebep olmaz mı? Hele ki bir de bu maniplasyon deneyimsiz ve yeterli eğitim almayan kişilerce yapılıyorsa… İlk başta Nörorefleks yolla ağrı azalabilir fakat  sonrasında hastayı takip edenler ağrının yayılımın arttığını görebilirler. Bu sebeple doğru kişiye problemin doğru evresinde maniplasyon yapılmalıdır. Başta mobilizasyonlar yumuşak doku çalışmaları yada başka osteopatik yöntemler  ile yaklaşmak önemlidir.  Belli aralıklarla yapılan kollajen arttırıcı ve ödem azaltıcı egzersizler ile tedavi desteklenmeli yara iyileşmesi sağlanmalıdır.

Manuel terapilerin yanında olmazsa olmaz 2. Faktör beslenmedir. Kişi bu evrede dokuya iyi kan akışı sağlamak için karbonhidratsız sağlıklı besinler tüketmeli ve bol su içmelidir.